24 Haziran 2010 Perşembe

KARDEŞCEĞİZİİM =)

Kardeş olmak garip bir duygu sahiden…

İnsan ayrı kaldığında deli gibi özlediği insanla kavuştuğunun üçüncü günü didişebiliyormuş olmadık bir sebepten.Bulaşmadan  huzur bulamıyormuş hatta,eksikliğini hissediyormuş tüm o didişmelerin...

Çocukluktan gelen bir alışkanlıktan mıdır bilinmez ; bir başkasıyla olsa günlerce küs kalabileceğin bir didişmenin sonu kahkahalarla bitebiliyormuş,hemen süt liman oluveriyormuş her şey iki saniyede.

Onun mutluluğunu görmek yetiyormuş mutlu olmana.Onun sevdiği insanı canın bilip sevebiliyormuş insan hesapsız kitapsız.

Teyze,hala anne yarısı derler ya yiğen de evlat yarısı oluyormuş meğer insana…

Kardeş olmak garip bir duygu sahiden ; ama benim "en sevdiğim abim"'le daha bir zevkli sanki.

Eğlencelidir kendileri herşeyden önce.Zar zor uyanıp başına geçtiği sofrada bile avrupa yakasındaki bir  repliğine takıp  aile  boyu güldürebilir mesela.Yarı aç yarı tok tuttuğun  orucun üstüne, üst komşu Meliha Teyze'nin merak konusu olmak da işin cabası tabi " bir aile sahur vakti neye güler" bu kadar diye…

Kafa dengidir sonra.Arkadaşlarımla benim olduğumdan daha kısa sürede kurar muhabbeti.Bizim çocuklarla halı saha planları yapar,rejim yapan ev arkadaşıma " Kara makarna mı yiyeceksin şimdi sen, hayat mı seninki?" diye bulaşmaktan beri durmaz.

En büyük zevkidir bayram sabahı  evde uyurken bulduğu eş ve kardeşi uyandırmak…Aradaki mesafeler engel teşkil etmez,telefon bu iş için biçilmiş kaftandır daima. =))

Sahiplenir sevdiklerini bir de…Sayesinde  korkusuzca oynayıp eğlendiğim bir çocukluğa sahip olmuşumdur bendeniz.

Agresiftir;ama perdelerini kaldırdığında kedi gibi  de bir insandır. =P Bu yüzdendir ki  sinirli sinirli söylendiğinde susmak en iyisidir ,yapabiliyorsanız eğer.Zira ezelden beri yufka olan yüreğine  söz anlatmak daha kolaydır.

Küs kalınamaz kendisiyle.Şakalaşır bulaşır alır gönlünü."Abiye küsülmez,oyarım" şeklindeki yaklaşımıyla tehditvari(!??!! ) gönül alabilme yöntemine sahip tek abidir,özgündür.  ;))

Blogu ilk okuduğunda sitem etmişti  şakayla karışık "Benden bahsetmemişsin hiç,tiyatro oyunu bile  daha önemli "diye.Halbuki ne tiyatro oyunu daha önemliydi ne de zaman ayıramamaktı mesele.Atladığı nokta  insanın değer verdiği birinden bahsederken cümlelerini toparlaması ,anılarının arasından seçim yapması çok daha zordu bir tiyatro oyunu hakkında atıp tutmaktan.

Ve bugün çok heyecanlı bir bekleyiş içinde.Yolun az ilerisinde evlat,eş  ya da kardeş olmanın çok ötesinde bir duygu beklemekte onu.Telefonda tüm çocuksu heyecanıyla " Bizim kereta şu kadar gram olmuş" diyen sesini her duyduğumda ışıldayan gözlerini görebiliyorum karşımdaymışcasına.Ve "Lütfen o ışıltı hiç sönmesin" diyorum içimden.Çünkü ben o ışıltıyı görmeyi "en sevdiğim abim"  kadar çok seviyorum.

2 yorum:

  1. Rastgele denk geldim yazılarınıza, umursamazsınız belki, yine de geneli için birkaç söz söylemek isterim haddim olmadan... İmgelemeler güçlü, cümlelerin arasına serpiştirilmiş duyguları vermeye çalışırken kullanılan farklı kalıplar makul bir çeşitlilik arz etmekte, lakin biraz daha özenli geçişler olabilir. Yazının tamamında belli bir imza, bir ruh göze çarpıyor, yorum yapmaya değecek kadar başarılı... Okuyucuya genel olarak verdiği his şöyle betimlenebilir: tam da evet bu kısım iyi burası da uyumlu derken aralara -yazının geneline uymayan- birkaç fazlaca kişisel ifade, ya da günlük hayatta konuşma dilinde daha sık işitilmesine alışılan söz öbeği girince yükseltmiş olduğu standartları biraz örseliyor hepsi bu.
    Güzel yazmalar, iyi bloglar....

    YanıtlaSil
  2. Umursamaz olur muyum hiç?Blog'umu okumanızın yanında bir de vakit ayırıp yazıyla ilgili düşüncelerinizi aktarmanız beni çok mutlu etti.Teşekkür ederim,elimden geldiğince dikkate almaya çalışacağım önerilerinizi.

    YanıtlaSil